İstanbul’un Nüfus Problemi ve Çözüm Önerilerim

Pandeminin etkisini yavaş yavaş yitirmesiyle İstanbul eski kalabalıklığına hızla ulaşmaya başladı.

2020 yılında 15.462.452 olan İstanbul nüfusu 2021 yılında %2.45 artarak 15.840.900 kişiye ulaşmış durumda. Yani 378.448 yeni kişi İstanbul’a yerleşmiş durumda.

Yaşanılabilir şehir olmaktan çıkan İstanbul için artık bazı kesin ve net çözümler üretilmesi gerekiyor.

Ülkemizdeki bunca sıkıntının arasında bir de yıllardır gözümüzün önünde büyüyen bu nüfus problemini görmezden gelemeyiz. İstanbul, Türkiye’nin en önemli şehri konumundadır ve eğer İstanbul çökerse Türkiye çöker.

Tersine göç şart!

Yüzölçümü 5.313 km2 olan İstanbul ilinde kilometrekareye 2982 insan düşmektedir. İstanbul nüfus yoğunluğu 2982/km2‘dir.

İstanbul 2022 nüfusu, tahmini verilere göre 16.034.511.
Bu nüfus verisi, eski yıllardaki nüfus artış hızlarına göre tahmini hesaplanmıştır. İstanbul 2022 resmi nüfus bilgileri 2023 yılının başında açıklanacaktır.

İstanbul’un yaşanılabilir bir şehir olması için 8 milyon civarı bir nüfusu olması gerekiyor.

İstanbul Türkiye’nin gözbebeğidir. Bu yıl yine nüfusu artışa geçti. Nerede çokluk orada sorun var yozlaşma var. Türkiye’nin 5 büyük ilinin toplam nüfusu yaklaşık 32 milyon, bu nüfusun 16 milyona yakını İstanbul’da yaşıyor. Yani demek oluyor ki İstanbul dışındaki ülkenin en büyük 4 ili Ankara, İzmir, Bursa ve Antalya’nın toplam nüfusu İstanbul kadar ediyor. İstanbul’un büyüklüğü nasılda belli oluyor değil mi?

İstanbul Depremi

Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Şerif Barış ise İzmir’de yaşanan deprem felaketi üzerinden İstanbul’u yorumlarken, şunları söyledi: “Toplanma alanlarını yetersizliği bir kenara, olası büyük depremden sonra, milyonlarca insan yollara dökülecek ve İzmir’deki gibi kaotik görüntüler oluşacak. Bu nüfus yükünün olduğu bir kentte istediğiniz kadar kurtarma ekipleriniz olsun, trafik tıkandığı anda hiçbir çalışması yürütemezsiniz. İstanbul’daki son kar yağışında yanlış sürücü tercihlerinin neden olduğu tablonu yanı sıra koordinasyon sorununa bağlı sıkıntıları gördük. İstanbul afet yönetimi açısından son derece riskli bir kent. Bu kent, bu nüfusu kaldırmıyor. İstanbul’daki nüfusun kademeli olarak azalmasını sağlayacak planların hayata geçirilmesi gerekiyor.”

İstanbul’da yoğun nüfusun mutlaka tersine göç ile azaltılması gerektiğini dile getiren İBB Şehircilik Plan ve Projelerin koordinasyonundan sorumlu Tayfun Kahraman, “Şehrin nüfusu sınıra dayanmış durumda” uyarısında bulunurken, “Kronik sorunların yaşanmaması için İstanbul nüfusu planlamalar dahilinde Anadolu’ya yayılmalı. Artık yeni yatırım planlarının İstanbul değil, Anadolu merkezli olması gerekir.” dedi.

Kaos

İTÜ Meteoroloji ve Afet Yönetim Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu da, İstanbul nüfusunun artık sınır değerlerin çok üzerinde olduğunu, küçük bir alanda çok büyük bir nüfusun barındığını belirterek, “Resmi rakamlar 16 milyon olarak açıklansa da şehrin nüfusu 20 milyonu geçmiş durumda. Böylesi bir nüfusa ne toprak, ne hava, ne su yetebilir. İstanbul çöküşe doğru gidiyor. Otomobil sayısına karşın yollar yetersiz kalıyor. Tersine göç olmadan yaşanan kaos ve sıkıntıların giderilmesi imkansız. Ülke nüfusunun 5’te 1’i İstanbul’da yaşıyorsa farklı projelerin düşünülmesi gerekir. Daha da vahimi kırılgan bir nüfus yapısının olması. Maalesef olası büyük afetler de büyük bir kaos ve kargaşa baş gösterebilir. Depremde 50 bin binanın yıkılması öngörülüyor. Olası büyük depremde ortaya çıkacak kaotik durumu düşünmek bile istemiyorum” diye konuştu.

Su Sorunu

Anadolu’da yeni cazibe merkezleri oluşturulması gerekliliğinin altını çizen Prof. Dr. Kadıoğlu, “Aşırı nüfus, yapılaşma ve sanayiyi küçücük bir alana hapsederseniz kaynaklarınız yetersiz kalır. İstanbul su temininde dışa bağımlı durumda ancak ilerleyen zamanda Melen ve Istrancalar’daki kaynaklar da yetersiz kalacaktır. İstanbul büyüdükçe kendi kendini yok eden bir canavara dönüştü. Tersine göç olmadığı, Anadolu’da cazibe merkezleri oluşturulmadığı sürece bu yaşanır olmaktan çıkar. Yaz aylarında barajların doluluk oranları üzerinden konuşmak yerine, kentsel planlama ve tersine göç konusunu masaya yatırılması gerekiyor. Bizim ülkemizde maalesef inşaat kafası var. Boru döşeyip su getirmeyi marifet sayıyoruz. İstanbul’a bir yandan Bulgaristan sınırından, bir yandan da Düzce’den su taşınıyor. Bu boruların devamı nereye kadar uzanacak” diye ifadelerini kullandı.

Hükümet Ne Yapabilir? 

Merhum Demirel bile başbakanlığı döneminde, İstanbul için, ‘Bana plan değil, pilav getirin’ diyerek, planların uygulanamayacağını söylemişti. 2009 yılı çevre planında nüfus yoğunluğu bu tartışmaları yapılmıştı. Bundan sonraki süreçte ne olursa olsun kuzeye doğru büyümemesi gerekiyor. Mevcut insan yoğunluğu bile afet durumunda altından kalkılamayacak senaryoların oluşmasına neden olabilir. Avrupa’nın hiçbir ülkesinde kilometre kareye 2982 kişinin düştüğünü göremezsiniz. Bu durum ancak az gelişmiş ülkelerde meydana çıkar.

Önerilerim

1) 17. ve 18. yüzyıllarda İstanbul’da kefilsiz oturmak yasaktı. ancak “İstanbul’a, Rumeli’den ve Anadolu’dan gelen bekâr erkeklerin, kaldıkları han ve odalarda fuhuş yaptıkları, şehirde kan döküp kavga ettikleri, askeri darbelerde silaha sarılıp çeşitli ayaklanmalara katıldıkları, kargaşa sırasında çarşı ve pazarları yağmaladıkları” yönündeki yaygın kanaat nedeniyle 17. ve 18. yüzyıllarda İstanbul’da kefilsiz oturmak yasaktı. 1826’da çıkan ferman ile bekâr erkeklerin şehre girmesi yasaklanmıştır.

Çözümümüz bu olmasa da bunu günümüze geliştirerek uyarlamak. O da nasıl mı?;

1a) İstanbul’daki özel üniversite sayılarını azaltmak gerekiyor. 440 bin 586 öğrenci vakıf üniversitelerinde eğitim görmekte. Maalesef bu üniversitelerin sadece birkaç tanesi vasıflı. Geri kalanlar apartmandan bozma eski dershaneler. Bu üniversiteleri kapatmak zorundayız. Hem kalifiyesiz öğrenciyi “üniversite” mezunu yapıp yine İstanbul’da(çoğunlukla) iş bulmasına yardımcı oluyoruz. Hem de İstanbul’a alt yapı, barınma, su, diğer kaynaklar bakımından yük olduruyoruz. Düzce’den, Diyarbakır’dan, Ağrı’dan, Uşak’tan Arel, Nişantaşı, Altınbaş, Beykoz, 29 Mayıs, Fenerbahçe, Aydın, Esenyurt, Gelişim gibi 10 tane daha sayabileceğimiz üniversitelere iktisat, yeni medya gibi bölümlere okuması için almayacaksın. Bu üniversite ve bölümleri okuyan çoğunluk kesimin halka ve vatana faydalı olabilme şansı çok az. Keşke yanılsam ama bu böyle.

1b) Yabancı ülke vatandaşlarına düzenleme getir. Mülteci, kaçak onları hariç tutuyorum. Hepsinin toptan ülkeden gönderilmesi gerek. Uluslararası hukuka göre gönderilemeye uygun olmayan mültecileri ise Anadolu’ya yerleştirmek zorundasın.

Spor ve başarı bursu gibi sebeplerle eğitim için İstanbul’a gelen öğrencilere hiç düşünmeden ikamet verilmeli. Erasmus, Farabi gibi geçici sebeplerle İstanbul’a gelen öğrenciler ise devletin, belediyenin veya okulun yurtlarına yerleştirilmeli.

Tayland’dan masör getiriyorsun bunda sorun yok. Ama masörün birkaç senelik tecrübesi varsa ve sadece masaj, spa imkanlarında “Tayland’lı masör” unvanı için getiriyorsan bunlara izin verilmemeli ve sektörlere göre belirlenecek iş tecrübesi aranmalı.

Aynısını Rus, Ukraynalı vb. güzellik salonlarında çalışabilecek işçiler için konuşalım. Kadınlar için tırnak bakım hizmeti veriyor. İstanbul’a gelip yetkinlik ya da tecrübe kazanmasına müsaade etmeyin. Gerekirse Anadolu’ya gitsin orada iş tecrübesini kazansın ama İstanbul gibi kabına sığmayan bir şehre almayın.

İş insanları için konuşmak gerekirse, Mısırlı bir iş adamını hayal edelim. Yıllık veya aylık cirosu baz alınarak ona göre İstanbul’da ikamet etmesine müsaade edebilir. Eğer yeterli ciroya sahip değilse Anadolu’da teşvik vererek orada iş yapması sağlanabilir.

Afgan, Suriyeli, Özbek, Tatar gibi ülkelerden gelen insanlar genellikle vasıfsız bir işte çalışmalarından dolayı öncelik olarak onlara da düzenleme getirilmeli. Mutlaka kefili olmalı ve iş tecrübesine bakılmalı. Bunları sağlayan işçilerin sosyal hayattaki durumları kontrol edilmeli, Taşkınlık, zorluk çıkaran işçiler önce Anadolu’ya devam ettikleri durumunda ise ülkelerine gönderilmeli.

2) Emeklilere, memleketlerine ya da emekliliklerini geçirebilecekleri yerlere göç etmeleri için teşvikler sağlanmalı.

Emekli kişinin memleketinde yeri, arsası varsa onlara kontrollü şekilde imar, elektrik, su, doğalgaz gibi imkanlarda kolaylık sağlanmalı. Çiftçiyse ücretsiz toprak analizi yaptırılıp ekip biçebileceği bir tohum ücretsiz olarak temin edilmeli. Market alışverişinde geri ödeme yapılmalı. Hayvancıysa gübre, yem gibi imkanları temin edilmeli.

3) Mevcut bina yerine yapılacak olan inşaatlarda inşaat firmasına ya da müteahhite kalacak olan dairelere kota getirilmeli. 10 dairelik bir bina yerine 12 daire inşa izni verilmeli gibi kısıtlamalar olmalı(veya m2 sınırlaması). Kısıtlamalara uymayan firmalara ve şahıslara yüklü cezalar kesilmeli. Hele yönetmeliğe uymayan, otopark gibi İstanbul’un en büyük problemlerinden biri olan soruna çözüm üretemeyenlere gerekirse lisanlarına el konulabilir. Bu İstanbul’un değil, Türkiye’nin genelinde gerçekleştirilmeli.

4) İstanbul’a yeni gelecek olan vatandaşlar için şehir vergisi gibi belirli bir süreliğine vergi alınmalı. Bu söylediğim ikamet için geçerli, turizm için ne yerliye ne yabancıya herhangi bir uygulama yapılamaz ve yapılmamalı

Son

Çözümler ütopik, matıksız gibi gözükse de aslında imkansız değil. Türkiye olarak bu konuda çok sert yaptırımlar olmalı. Herhangi bir merhamet göstergesi yapmak uzun vadede büyük sorunlar çıkarabilir.

Unutmayın; vazifeyi ihmale uğratan merhamet, vatana ihanettir.

Bir cevap yazın