Döviz fiyatlarının ani artışı ve kurdaki dalgalanmaların sürekli devam etmesi, ekonomideki hareketliliğin de devam etmesine neden oluyor. Son olarak 1 doların 6.42 TL’yi, 1 euronun da 7.34 TL’yi görmesi ile birlikte sabit kur, döviz ve para krizi, devalüasyon, resesyon gibi aramalar da arama motorları üzerinde artmaya başladı. Herkesin en çok sorduğu soruların başında “dolar-euro neden yükseliyor” var.
12 Ağustos Pazar günü sabah saatlerinden itibaren dolar 6,4273 TL seviyelerinde iken, avro da 7,3416 TL bandında geziniyor. Altının ons fiyatı ise 1.210,57 TL. Cumartesi gününe gram altın 236,88 TL ile başlarken, Cumhuriyet altını ise 1,600 liradan, yarım altın ise 774,61 TL’den işlem görüyor. Çeyrek 387,30 TL…
ABD ve Çin arasında başlayan ve Avrupa Birliği’ni de içine alarak yayılan küresel ticaret savaşı, FED’in faiz arttırmaya dönük sinyalleri ile sadece TL değil Rus Rublesi, Güney Afrika Randı, Çin Yuan’ı da başta olmak üzere tüm gelişmekte ülke para birimleri güçlenen dolar karşısında değer kayıplarına uğradı.
Dolar Neden Sürekli Yükseliyor?
Ağustos 2013’te 1.90 TL olan dolar kuru, son 5 yıl içerisinde düzenli olarak yükselmeye devam etti. Türk Lirası bu yıl en çok değer kaybeden ve kırılgan beşli olarak da adlandırılan para birimleri arasında yer alıyor. Yıl başından bu yana %30’a yakın bir değer kaybı mevcut.
Bununla birlikte siyasi ve politik olaylar da doları doğrudan etkileyen faktörler arasında. Dış yatırımcılara güven vermeyen olayların gelişmesi, ABD ile ilişkilerin gerilmesi dövizdeki yükselişin devam etmesine neden oluyor. 15 Temmuz Darbe Girişimi, Rahip Brunson’un iade edilmemesi, ABD’nin yaptırım söylemleri ve Abdülhamit Gül ile Süleyman Soylu’ya koyulan sembolik tedbir yaptırımları yatırımcıyı korkutuyor. Bu da ülkeye döviz girişini azaltıyor.
Cari açığımız da fazla olduğu için, yani ülkeye giren mal ve hizmet tutarı ile dışarı sattığımız mal ve hizmet tutarı arasında negatif bir fark olduğu için doların yükselişi tetikleniyor. Bununla birlikte özel şirketlerin borçlanmaları da dolar üzerinden olduğunda sıkıntı büyüyor.
“Ortaya çıkan ek döviz talebi kurların daha da yükselmesine yol açıyor”
Ekonomist Mahfi Eğilmez, ortaya çıkan ek döviz talebinin de kurların yükselişinde etkili olduğuna vurgu yaptı ve şunları söyledi
“Bir başka neden, kurların bu iki etki ile yükselmesinin yol açtığı ek talep artışları. Şubat ayı itibariyle reel kesimin (finans kuruluşları dışında kalan özel kesim kuruluşları) döviz açık pozisyonu toplamı 222,7 milyar dolar. Kurların yükseldiğini gören reel kesim kuruluşları, kurlar daha fazla yükselmeden döviz alıp açık pozisyonlarını kapatmak istiyorlar. Böylece ortaya çıkan ek döviz talebi kurların daha da yükselmesine yol açıyor.”
Türkiye Neden Sabit Kur Rejimi Uygulamıyor?
Sabit kur rejimi, sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir sistemde uygulanamaz. Yani sabit kur rejimine geçebilmek için öncelikle sermaye giriş çıkışını denetim altına almak ve dolayısıyla konvertibiliteden vazgeçmek gerekir. Bu da isteyenin istediği zamanda elindeki veya banka hesabındaki TL’leri verip istediği yabancı parayı alabilmesi olanağını kaldırır. Bu sistemde kimin ne kadar, ne zaman yabancı para alacağına devlet karar verir. Yurt dışına para göndermek veya yurt dışından döviz getirmek devletin iznine bağlı olur.
Buna göre Türkiye’nin sabit kur rejimine geçebilmesi için sermaye hareketlerinin serbestliğini denetime altına alması ve TL’nin konvertibilitesini kaldırması gerekir. Türkiye’nin dış borç toplamı 466 milyar Dolar ve önümüzdeki bir yıl içinde bulması (yenilemesi) gereken döviz ihtiyacı (cari açık dahil) yaklaşık 240 milyar Dolar. Böyle bir durumda bu hamleleri yapmak Türkiye’ye döviz girişini durdurur ve döviz ihtiyacı yüksek olduğu için de anında döviz karaborsasını başlatır. Dolayısıyla Türkiye’nin böyle bir rejim değişikliğine gitmesi mümkün değildir.
İran Sabit Kura Nasıl Geçti?
İran’ın dış borcu 2,2 milyar Dolar (Türkiye’nin 466 milyar Dolar.) İran’ın GSYH’si 418 milyar Dolar olduğuna göre Dış Borç /GSYH oranı yüzde 0,5 (yüzde yarım) demektir (Türkiye’de bu oran yüzde 54.) Öte yandan İran petrol ve doğalgaz gibi iki önemli kaynağa sahip olduğu için dış finansman sorununu bu yoldan çözmekte pek zorlanmıyor. Türkiye bu kaynakları ithal etmek konumunda bulunuyor.
İran hiçbir zaman sermaye hareketlerini serbest bırakmadı, parasını (Riyal 2017 yılında alınan kararla Tümen olarak değiştirildi) hiçbir zaman konvertibl yapmadı. Yani İran’da isteyen istediği zaman Tümen verip Dolar veya Euro alamıyor, yabancılar gelip parasını İran değerlerine serbestçe yatıramıyor ya da İranlılar paralarını dünyada başka yerlerde istedikleri değerlere yatıramıyor.
Görüleceği gibi İran ile Türkiye’nin sistemleri tamamen farklı. İran bu sistemi, küreselleşmenin dışında kalarak sürdürebiliyor, Türkiye ise küreselleşmenin dışına çıkmadığı sürece böyle bir sisteme geçemez. Bu saydığımız borç ve dış finansman ihtiyacıyla da küreselleşmenin dışına çıkamaz.
Mahfi Eğilmez‘e göre sabit kur rejimine geçmek ülkeye döviz girişini durdurabilir.
Peki Merkez Bankası Müdahaleleri Yetersiz Kalırsa Ne Olur?
Devalüasyon olur. Merkez Bankası’nın müdahaleleri yetersiz kalırsa paranın değerinin düşürülmesi gerekir.
Ülke para biriminin diğer dövizler karşısında değerinin azalmasıyla, satın alma gücü zayıflar ve ithal malların fiyatı alım yapacak ülke için artmış olur, ülkenin dış ülkelere ihraç edeceği ürünlerin fiyatı ise düşmüş olur. Böylece ihracat gelirlerinde artış, ithalat giderlerinde ise azalış kaydedilerek bütçe dengeye getirilmeye çalışılır.
Finansal Krize Girersek Ne Olur?
Finansal kriz, finansal piyasalarda ters seçim ve ahlaki risk (moral hazard) problemlerinin çok daha kötüleştiği bir bozulmayı göstermekte olup, kriz neticesinde finansal piyasalar, fonların en üretken yatırım alanlarına geçişine izin vermez.
Finansal krizler; döviz ve hisse senedi piyasaları gibi finans piyasalarındaki şiddetli fiyat dalgalanmaları veya bankacılık sisteminde geri dönmeyen kredilerin aşırı şekilde artması sonucunda yaşanan ciddi ekonomik sorunlar olarak da tanımlanabilir.
Finansal kriz konusunda şu görüş genel kabul görür; krizin ortamı ve göstergeleri vardır, ama krizin kesin olarak ortaya çıkacağını söylemek ve krizin zamanını öngörmek mümkün değildir. Dornbusch’un deyimiyle, “Kriz ancak patladığında görülür.” Zaten krizin kesin olduğu ve ne zaman olacağı öngörülebilse, gerekli önlemler alınır, kriz önlenir, yani kriz olmaz. Ayrıca bilinir ki, finansal krizdeki baskı ve gerginlik, güvensizlik ve panikten kaynaklanır.
Kriz; herhangi bir mal, hizmet, faktör veya döviz piyasasındaki fiyat veya miktarlarda kabul edilebilir bir değişme sınırının dışında gerçekleşen dalgalanmalardır. Krizler, finansal yatırımcıların ülke koşullarının riskli hale geldiği konusundaki beklentilerine bağlı olarak, giriştikleri spekülatif ataklar sonucu başlar ve bu atakların yoğunluğu nispetinde şiddet kazanır.
Dolar Düşüşe Geçer Mi?
Pek çok ekonomistin bu konu hakkındaki yorumu temelde aynı; TL’nin son dönemde yaşadığı değer kaybı ekonomik bir çöküş yüzünden doğal olarak yaşanan bir değer kaybı değil, siyasi gerilimlerin ekonomideki baskısı sebebiyle yaşanan bir durum. Dolayısyla ABD ile iletişimimizin düzelmesi durumunda dolar tıpkı hızla yükseldiği gibi aynı hızla düşecek ve 2018’in başından beri seyrettiği ortalama 4 TL bandına geri dönecektir.
Bunun dışında, Trump’ın ABD başkanı olması Türkiye dahil tüm ülkeleri geren bir konu. Trump, önümüzdeki senelerde yapılacak seçimlerde kazanamazsa ABD – Türkiye ilişkileri arasında yeni bir süreç başlayacaktır. Bu yeni sürecin sağlam temeller üzerine kurulması TL – dolar arasındaki gerilimi önemli ölçüde bitirecek, Türkiye’ye güvenilir yatırımların gelmesini sağlayacaktır.
BONUS 🙂
Çok verimli çok verimli
kalemine sağlık kardeşim, aydınlattın.
Geri bildirim: Dünya’da ve Türkiye’de 2018 Nasıl Geçti? – Sinanhan